«Қараоғлан» фильміндегі қазақтар

Ғаламтордың ең үлкен әлеуметтік желілерінің бірі Facebook деп аталады. Содан Түркия қазақтарының сол елдегі тарихи киноға түскені туралы ақпаратты көзіміз шалып қалды. Фильм сонау 1965 жылы өмірге келген екен. Ғажабы сол, онда әйгілі Мұстафа Өзтүріктің әкесі де ойнапты. Тағы бір қызығы, бізге соңғы он жылдың бедерінде жеткен «Қаражорға» биін қандас­тарымыз 46 жыл бұрын осы фильмде орындапты.Оқиға қалай болып еді? 1965 жылы киноға түскен қандас­тарымызды қазір кім біледі? Міне, осы сұрақтарға жауап алу үшін Ыстамбұлдағы Мимар Синан университетінің профессоры, тарих ғылымдарының докторы Әбдуақап ҚАРАМЕН  тілдесіп, әңгімелеп беруін өтінген едік.


Қазақтың Қаражорға биінің түркі халықтарының ең көне биі екені анықталды

Қазақтың қаражорғасының тарихының 2500 жыл әріде жақтаны, оның шығу төркінінің көне түркілерде, атап айтқанда сақтар, үйсіндер мен ғұндар кезінде екені ортаға шықты. Мұны Қытайдың Гансу өлкесі Қаратау өңірінде 1970ьті жылдарда табылған петроглифтер айғақтауда.

Би билеген адамдардың басындағы шошақ баскиім мен оның төбесіне тағылған үкі де біздің салт-дәстүрге жақын екенін көрсетеді.


Türklerin En Eski Dansı Karajorga 2500 Yıllık Geçmişe Sahip

Kazak Türklerinde yaygın Karajorga dansının tarihinin 2500 sene ötelere, Sakalar ve Hunlar dönemine gittiği Çin’de 1970’li yıllarda bulunan ve 1981’de koruma altına alınan kaya resimlerinden anlaşılıyor. Dans eden insanların başlarındaki sivri uçlu börkler ve börklere takılmış puhu kuşu tüyleri bunların Türk olduklarını gösteriyor.


Stalin Döneminde Kazakistan’da Kolektifleştirme Siyaseti ve Açlık Felaketi

Bir Tarihe Duyarlılık Örneği

19 yaşındaki Rus kızı Tatyana Nevadoskaya doktor olan babası ile birlikte 1930’lı yılların başlarında Almatı’dadır. Bu sebeple, Almatı sokaklarında açlıktan kıvr, anarak ölen insanlara şahit oldu. Bir taraftan gücü yettiğinde onlara yardım etmeye çalıştı. Diğer taraftan o korkunç günleri günlüğüne not etti, kara kalemle resmetti ve hatta bu trajik olaylardan etkilenerek uzunca acıklı bir şiiri de kaleme aldı. Babasının görevi sona erince Rusya’ya döndü.

Nevadoskaya, aradan 47 yıl geçtikten sonra, 1990’da Almatı’ya geldi ve 1933’de Almatı’da tuttuğu günlüğünü, yazdığı şiirini ve resimleri Kazakistan Devlet Arşivi’ne teslim etti. Teslim ederken şu notu vermeyi de ihmal etmedi: “O kış bizim için, özellikle yerli halk için kelimelerle ifade edilemeyecek şiddette bir kış oldu. Ben çok genç ve çok hassastım. Bu yüzden çok acıklı ve tüyleri diken diken edici korkunç olayı, yani açlık ile yokluğu, o zamanlar zavallı ve cahil olan halkın durumunu düşünerek çok ıstırap çektim. Kazakların bugünkü nesilleri açlıktan ölen insanlar, çocuklar ve ihtiyarları, yeryüzünden tamamen silinen ve boş kalan köyleri, bozkırda donanları ve hastalananları unutmasınlar, diyorum.”


ТӘУЕЛСІЗДІК ҺӘМ КОММУНИЗМ

Елбасы Нұрсұлтан Назарбаев Түркиядағы ресми сапары кезінде (Қазақ-түрік бизнес форумынан кейін) мынадай тарихи маңызы зор мәлімдеме жасады: «1861 жылы соңғы қазақ ханы өлтірілді. Содан соң біз Ресей патшалығының, сосын Кеңес Одағының отарына айналдық. 150 жыл ішінде қазақтар өздерінің ұлттық салт-дәстүрінен, әдет-ғұрпынан, тілі мен дінінен айырылып қала жаздады. Жаратушының көмегімен 1991 жылы тәуелсіздігімізді жарияладық». Бұл сөз қоғамда қызу талқыға түсіп жатыр. Ұлт-патриоттары бөркін аспанға атып қуанып жатса, Ресеймен арадағы интеграцияны жақтайтын қауымның тіксініп қалғаны анық.Әсіресе, ресейлік бұқаралық ақпарат құралдары отқа май құйып, лаулата түсуде. Бұл мәселе төңірегінде және Кеңес одағы тұсындағы ахуал туралы саясаттанушы Айдос Сарым мен ардагер коммунист Вячеслав Артемьев «Жас қазақ» газетінің редакциясына келіп ой бөлісті.



Kazakistan’da Bağımsızlık mı, Komünizm mi Veya Rusya mı, Türk Dünyası mı Tartışması

Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in Ekim ayında Türkiye’ye yaptığı resmi ziyaret sırasında söylediği sözler Kazakistan’da böyle bir tartışma başlattı. Nazarbayev Kazak-Türk İş Forumundan sonra şunları söylemişti: “1861’de son Kazak hanı öldürüldü. Bundan sonra biz Çarlık Rusya’nın, daha sonra SSCB’nin sömürgesi olduk. 150 sene içinde Kazaklar neredeyse milli kültürlerini, adet ve geleneklerini, dinini ve dilini kaybediyordu. Yaradan’ın yardımıyla 1991’de bağımsızlığımızı ilan ettik.” Bu sözler Kazakistan’da hararetli tartışmalara yol açtı. Milliyetçiler bu sözlere güçlü destek verirken, Rusya ile yakınlaşmayı destekleyen gruplar rahatsız oldu. Özellikle Rusya basını yangına körükle giderek bu sözleri provoke etme yoluna gitti. Bu mesele ve Sovyetler Birliği tarihi uzmanı ve siyaset bilimcisi Aydos Sarım ile komünistlerin önde gelenlerinden Vyaçeslav Artemyev “Jas Kazak” (Genç Kazak) gazetesine gelerek düşüncelerini ortaya koydular.


Altın Elbiseli Adam Sergisi İstanbul Arkeoloji Müzesinde Açıldı

Kazakistan Kültür Günleri çerçevesinde İstanbul Arkeoloji Müzesinde Altın Elbiseli Adam sergisi 10 Ekim 2012 tarihinde açıldı. Sergiye konu olan Altın elbiseli adam Kazakistan’da Almatı yakınlarındaki Esik kasabasında 1969 yılında tesadüfen bulunmuştu.

O zamanlar bu önemli buluntu tüm dünyada ve özellikle Türkiye’de büyük bir yankı uyandırmıştı. Bu, Türk Tarih Kurumu tarafından üç ayda bir yayınlanan Belleten’in Temmuz 1969 tarihli 131. sayısında “Milâttan Önce Dördüncü Yüzyıla Ait Türkçe Yazıtlar Bulundu” başlıklı kısa bir haberle duyuruldu.


Altın Elbiseli Adam Sergisi Arkeoloji Müzesinde Açıldı

Kazakistan Kültür Günleri çerçevesinde İstanbul Arkeoloji Müzesinde Altın Elbiseli Adam sergisi 10 Ekim 2012 tarihinde açıldı. Sergiye konu olan Altın elbiseli adam Kazakistan’ın Alma-Ata kentinin yakınlarındaki Esik kasabasında 1969 yılında tesadüfen bulunmuştu.

O zamanlar bu önemli buluntu tüm dünyada ve özellikle Türkiye’de büyük bir yankı uyandırmıştı. Bu, Türk Tarih Kurumu tarafından üç ayda bir yayınlanan Belleten’in Temmuz 1969 tarihli 131. sayısında “Milâttan Önce Dördüncü Yüzyıla Ait Türkçe Yazıtlar Bulundu” başlıklı kısa bir haberle duyuruldu. Konuyla ilgili bilgi verildikten sonra, Türk Tarih Kurumu’nun Moskova’daki Türk Büyükelçiliğine ve Sovyet İlimler Akademisi’ne mektup yazarak bu husustaki yayınların gönderilmesini istediği ve bunlar geldikten sonra incelenerek edinilecek bilginin tarih kitaplarına geçmesinin sağlanacağı açıklanıyordu.

Ancak, başlığı tamamıyla altınla süslü ve altınlarla at, aslan, yabani koyun,  geyik ve dağ keçisi figürleri işlenmiş altın elbiseli adam hakkında sabırsızlıkla beklenen bilgiler bir türlü gelmedi. Nihat Atsız da Belleten’in bundan sonra çıkan sayılarını merakla bekleyenlerdendir, ama dergide bir daha bu konuda yazı çıkmaz.

Atsız, beklediği yazıyı Devlet gazetesinde Hasan Oraltay’ın yazısında bulur. Hürriyet radyosunda görev yapmakta olan Oraltay Kazak gazetelerindeki bilgilerden derleyerek yazdığı makalesinde şunları söylemektedir:

http://www.youtube.com/watch?v=CyUr4_GEwTE&feature=plcp

“Kemeri ise som altındandır. Bu altınlar üzerindeki işlemeler büyük bir sanat  eseridir. Sağ kolundaki kılıcı, sol tarafındaki bıçağının kını ve kamçısı da hep altınla kaplıdır. Kimyevî  usullerle yapılan incelemelere göre altın giyimli adamın 18 yaşlarında olması gerekmektedir. Sağ elindeki iki altın yüzükten birinde insan resmi vardır. Bu mezarda 4000 tane altın eşya bulunmuştur. Fakat bir de gümüş eşyalar vardır ki, asıl mühim olanlar bunlardır. Çünkü bir gümüş kepçenin dibinde 26 harfli bir yazı görülmüştür. Bunlar bizim bildiğimiz Gök Türk (Orkun) yazılarına çok benzemekte, bazıları da onlarla ayniyet göstermektedir.”

Atsızların 1969’da heyecanla geniş bilgi bekledikleri Altın Elbiseli Adam, aradan 43 yıl geçtikten sonra İstanbul’a gelmiş bulunmaktadır. Bu büyük bir nimettir. Bu sergi daha önce Fransa, Almanya gibi ülkelerde bir hafta kadar sergilenirken, bu süre Türkiye’de bir aydır. Bu hususta yetkililer Türkiye’ye büyük bir önem atfettiklerini söylemektedir.

Bu karar yerindedir. Tabiri caizse, Kazak yetkililer Türkiye’ye Anadolu Türklüğünün en eski cetlerinin, Saka Türklerinin kültür mirasını getirmektedir.

Eserin sergilendiği yer İstanbul Arkeoloji Müzesidir. Burada M.Ö. dönemlere ait Anadolu uygarlıklarının taş ve mermerlerden yapılmış heykelleri bulunmaktadır. Onlar gibi M.Ö. döneme ait Altın Adam sanki taş adamlara konuklamaya gelmiş gibidir. Bu da kaderin garip bir tecellisi olsa gerek. Öte yandan bunu Anadolu arkeolojisi ile Orta Asya arkeolojisi araştırmalarının birleşmesinin başlangıcı olarak da görmek mümkündür. Çünkü, Türkiye’de Anadolu arkeolojisi uzmanları Orta Asya’yı, Orta Asya’daki arkeologlar da Türkiye arkeolojisini bilmezler. Oysa iki tarafın birbirine aktaracaklar tecrübeleri muhakkak vardır.

9 Kasıma kadar sürecek bu sergi kaçırılmamalı. 43 yıl önce Anadolu Türklüğünün bulunmasıyla ilgili haberleri duyarak heyecanlı, hakkında daha çok bilgi almak için sabırsızlandığı Altın Elbiseli Adam’ın kendisi gelmiş bulunmaktadır. Bu serginin açılmasına katkıda bulunan Türkiye Kültür Bakanlığına ve Kazakistan Büyükelçilik yetkililerine ne kadar teşekkür etsek azdır.


Mustafa Çokay’ın Berlin’de Türkistan Gençlerine Seslenişi

Bugün Kazakistan, Kırgızistan, Karakalpakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan şeklinde Genç Hükümetin gücünü altı cumhuriyete parçalanmış olan Türkistan bölünmez bir bütün ülkedir.

Halkının kanı bir, dili bir, dini bir, maksadı bir. Türkistan’ın maksadı: kendi kurtuluşu olan millî hükümetini kurarak serbest olmak ve bağımsız bir hükümet olarak yaşamaktır. Halkı çoktandır bu işe sarılmış çalışmakta ve kan dökerek savaşmaktadır. Ümidimiz güçl ve devletimizin geleceğine inanıyoruz.


Мұстафа Шоқайдың Берлинде Түркістан жастарына үндеуі

Бүгін Қазақстан, Қырғызстан, Қарақалпақстан, Өзбекстан, Түркменстан, Тәжікстан деп жас үкімет күшін алты жұмхұриятқа бөліп тұрған Түркістан бөлінбес айрылмас бір өлке.

Халкының қаны бір, тілі бір, діні бір, максады бір. Түркістанның мақсады: өзінің кұтылуы, ұлттық үкіметін құрып тәуелсіз болып өз алдына бір үкімет болып тұруы. Халкы көптен бұл жұмысқа жанталасып жұмыс істеп қан төгіп соғысып келеді. Үмітіміз зор, мемлекетіміздің келешегіне сенеміз.