Түркияда Қазақ тарихшыларының кездесуі

Стамбұлдағы қазақ диаспорасы өкілдерімен Қазақстанның белгілі ғалымдары, Еуразия Университетінің профессоры Қаржаубай Сартқожаұлы, әл-Фараби атындағы Қазақ ұлттық университетінің профессоры Талас Омарбеков, Астана қаласындағы Әлкей Марғұлан археология институтының профессоры Зейнолла Самашев кездесу өткізді.


ҚАЗАҚ ҒЫЛЫМЫН ӨРКЕНДЕТУ ҮШІН НЕ ІСТЕУ КЕРЕК?

Президенттің ғылымға үлкен мән бергендігі соңғы жылдарда атқарылған жұмыстардан нақты көрініп отыр. Атап айтқанда, Мәдени мұра бағдарламасы қазақ тарихы мен мәдениетінің зерттеліп қағаз бетіне түсірілуінде үлкен мәнге ие болды. Осы бағдарламаның арқасында қазақ ғалымдары мен жазушылары үлкен туындыларды дүниеге келтірді. Бұл соңғы ширек ғасырда әлемде ең үлкен мәдени бағдарлама болып тарихқа енді десек қателеспейміз.

Болашақ бағдарламасы болса, қазақ жастарының әлемдегі ең үздік ғылым ордаларынан білім алуына мүмкіндік туғызды. Бұл да әлемдік деңгейдегі білім уақиғасы. Бұл әрине Елбасы Назарбаевтың Абылай Ханның “Білекке сенген заманда ешкімге есе бермедік, білімге сенген заманда қапы қалып жүрмелік” деген қанатты сөзін басшылыққа алғаны сондай-ақ бүгінгі ғылым және білім заманында да алдыңғы қатарлы елдер арасында өз орнын тапса деген арманды іске асыруға күш жұмсағаны.


Kazak-Özbek Birliği Mümkün Mü?

Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev 13-14 Haziran 2013 tarihinde Özbekistan’a yaptığı iki günlük resmi ziyarette, iki ülke arasında stratejik ortaklık anlaşması imzalandı. Nazarbayev ile Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov tarafından imzalanan ve tarihi öneme haiz bu anlaşma ile Orta Asya’nın iki önemli ülkesi arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemin başlayacağı belirtiliyor. Bazı uzmanlar bunun sadece Orta Asya’da değil, Avrasya bölgesinde de önemli sonuçlar doğuracağına işaret ediyorlar. Kazak gözlemcilerinden Sırım Dat, Kazakistan ve Özbekistan arasında birlik oluşturduğu takdirde Türk dünyasının sesinin tüm dünyada daha gür çıkacağına vurgu yaptı.


Kazakistan’da Bir Altın Adam Daha Bulundu!

Daha doğru ifadeyle, bir Altın Kadın, Altın Prenses bulundu. Bilindiği gibi son zamanlarda Kazakistan’da altın adam bulunduğu haberlerine sıkça rastlıyoruz. Bu altın adamlar M.Ö. devirlerde veya M.S. ilk asırlarda hüküm sürmüş Saka ve Hun Türklerine aittir. Çok sayıda altın elbiseyle gömülmüş böyle altın adamların bulunması, o dönemde Türklerin atalarının müreffeh bir hayat yaşadıklarının delili sayılmalıdır.

Bilindiği gibi, ilk altın adam 1970’da Esik Kurgan’da bulunmuştu. Son yıllarda Kazakistan’da yapılan arkeolojik kazı çalışmalarında beş-altı altın adam daha bulunduğu biliniyor. Altın elbiseleriyle gömülen bu insanların hükümdar ailesine mensup prens veya kağanlar olduğu ifade ediliyor.


Kazakistan Bağımsızlık Tarihinin Dönüm Noktalarını Oluşturan Liderler: Kenesarı Han, Mustafa Çokay ve Nursultan Nazarbayev

Kazakistan Cumhuriyeti’nin iki asrı aşan bağımsızlık tarihine baktığımızda üç lider göze çarpar. Bunlar Kenesarı Han, Mustafa Çokay ve Nursultan Nazarbayev’tir. Elbette bu bir bakış açısıdır. Başka bakış açılarından farklı liderlerin öneminden de söz edebilir.

Ancak, biz Kazakistan’ın bağımsızlık tarihini “Çarlık Rusya”, “Sovyetler Birliği” ve “Bağımsızlık Dönemi” olarak üç döneme ayırdık ve her dönem için bir lider tespit ederek onun şahsında bağımsızlık tarihini ana hatlarıyla ele almayı uygun bulduk.


[code language=”css”] [/code]

Kazakistan Açısından Türk Birliği, Avrasyacılık ve Orta Asya Birliği

Türk Devletleri Siyasi Birliği İçin Geniş Ufuklu Bakış Açısı Geliştirilmeli

Kazak Siyaset Bilimci Erlan Karin ile Söyleşi

– Erlan Bey, son beş yılda Türk dünyasında yakınlaşma, birleşme eğilimleri görülüyor. Kardeş ülkelerin liderleri sık sık bir araya geliyor, Türk İşbirliği Keneşi’ni kurdu. Sizin fikrinize göre, Türk devletleri arasında bir siyasi birliğin kurulması ne kadar mümkündür?

– Kesin olarak söyleyebiliriz ki, Türk ülkeleri birlik olmanın gerekliliğini kavamış bulunmaktadır. Yine de, bu ülkeler arasında farklı bakış açıları ve tavırlar bulunmaktadır. Her ne kadar aynı kökten geldiklerini söyleseler de, belirli bir derecede aralarında çelişkiler mevcuttur. Bunu, Türk devletleri zirve toplantılarına kimlerin katılıp, kimlerin katılmadığından anlamak mümkündür. Günümüzde Türk devletleri arasında yoğun ilişkilerin olmadığı görülmektedir. Mesela, bize uzak Türkiye’nin iç durumunu bilmeyi bir tarafa bırakalım, yakınımızda komşu kardeş ülkelerde ne olup bittiğinden habersiziz.

 


Türk Dünyasının Aydınlatılmasında Kazak Aydınlarının Üstlendiği Görev

12 Aralık 2012 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü’nün himayesinde, Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı’nın Fatih Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen “Türk Dünyasını Aydınlatanlar” konulu uluslararası sempozyuma katıldık. Bu sempozyumda aşağıdaki bildiriyi sunduk. Öncelikle bu sempozyumun organizasyonunda emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunarım.

Genel olarak baktığımızda XVII. yüzyıldan itibaren Türk dünyasında siyasi ve kültürel anlamda bir gerileme olduğu görülür. Batıda Türk dünyasının güçlü devleti Osmanlılar 1699 Karlofça Anlaşması ile gerileme dönemine girerken, Çarlık Rusya 1552’de Kazan’ı zaptıyla başlattığı Doğu Türk illerine doğru yayılmacılığını XVIII. Yüzyılın ilk yarısında Kazak topraklarında da ulaştırmıştı. Bu dönemde 1456 yılında kurulmuş olan Kazak Hanlığı iç çekişmeler ve özellikle Congar saldırıları sebebiyle zayıflamış ve kendi içinde Küçük Cüz, Orta Cüz ve Büyük Cüz hanlıkları olarak üç parçaya bölünmüş bulunuyordu.  Bunların içinde Rusya ile sınırdaş olan ve Congar saldırılarından büyük zararlar gören Küçük Cüz 1731’de Rusya’nın himayesini istemişti. Bu durum Çarlık Rusya’nın hakimiyet alanını Kazak Hanlığı topraklarında genişletmesine imkan verdi. 1822 Sibirya Yönetmeliği ve 1824 Orenburg Yönetmeliği ile Kazak Hanlığı’nı lağvetti.


Kazakistan’ın Uluslararası Alandaki Yeni Başarısı: EXPO 2017’ye Astana Ev Sahipliği Yapacak

Uluslararası Fuar Federasyonu’nun (BIE) organize ettiği en büyük fuar olan EXPO 2017 için 22 Kasım 2012’de Paris’te yapılan oylamada kazanan taraf Kazakistan oldu. EXPO 2017 Fuarının düzenleneceği şehir, 161 ülkenin oluşturduğu Uluslararası Sergiler Bürosu tarafından Fransa’nın başkenti Paris’te yapılan gizli oylama usulüyle belirlendi. Brezilya, Kanada, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerin adaylıkları kabul görmezken, finale kalan Kazakistan ve Belçika için yapılan gizli oylamada 44 ülke Liege şehri ve 103 ülke de Astana şehri için oy kullandı.


Altın Adam Altın Kaleme İlham Oldu

1970 yılında Kazakistan’da Almatı’nın 50 km doğusunda Eşik Kurganda bulunan M.Ö. V. yüzyılda yaşamış bir Saka Prensine ait ve Altın Adam adıyla meşhur altın zırhtaki motifler İtalya’nın meşhur kalem üreticisi Visconti’nin yeni ürettiği bir kaleme ilham oldu.

Günümüzde Kazakistan’ın başkenti Astana şehrinde Cumhurbaşkanlığı Müzesinde sergilenmekte olan Altın Adamın motiflerini içeren bu kaleme büyük ilgi olduğu Visconti Şirketi ürünlerinin Türkiye’deki dağıtıcısı Art Group temsilcisi tarafından ifade edilmektedir.


Stalin Döneminde Kazakistan’da Kolektifleştirme Siyaseti ve Açlık Felaketi

Bir Tarihe Duyarlılık Örneği

19 yaşındaki Rus kızı Tatyana Nevadoskaya doktor olan babası ile birlikte 1930’lı yılların başlarında Almatı’dadır. Bu sebeple, Almatı sokaklarında açlıktan kıvr, anarak ölen insanlara şahit oldu. Bir taraftan gücü yettiğinde onlara yardım etmeye çalıştı. Diğer taraftan o korkunç günleri günlüğüne not etti, kara kalemle resmetti ve hatta bu trajik olaylardan etkilenerek uzunca acıklı bir şiiri de kaleme aldı. Babasının görevi sona erince Rusya’ya döndü.

Nevadoskaya, aradan 47 yıl geçtikten sonra, 1990’da Almatı’ya geldi ve 1933’de Almatı’da tuttuğu günlüğünü, yazdığı şiirini ve resimleri Kazakistan Devlet Arşivi’ne teslim etti. Teslim ederken şu notu vermeyi de ihmal etmedi: “O kış bizim için, özellikle yerli halk için kelimelerle ifade edilemeyecek şiddette bir kış oldu. Ben çok genç ve çok hassastım. Bu yüzden çok acıklı ve tüyleri diken diken edici korkunç olayı, yani açlık ile yokluğu, o zamanlar zavallı ve cahil olan halkın durumunu düşünerek çok ıstırap çektim. Kazakların bugünkü nesilleri açlıktan ölen insanlar, çocuklar ve ihtiyarları, yeryüzünden tamamen silinen ve boş kalan köyleri, bozkırda donanları ve hastalananları unutmasınlar, diyorum.”