ETNOGRAFİK BİR MÜZİKAL ANCAK BU KADAR BAŞARILI OLUR

Dün akşam Abay Okulu Spor Salonunda müthiş bir müzikal tiyatro izledik. Öncelikle mekan ve dekor çok orjinal ve etkileyici idi. Spor salonuna bir keçe yurt kurulmuştu. Sahne içiydi. Seyirciler çeperlerde yerleşmişti. İşin kötüsü bu dekorda fazla seyirci alınamıyordu. Dolayısıyla çok kişinin izleme şansı yoktu. Ama merak etmeyin sizler için baştan sona videoya aldım.
Tiyatro oyunu “Şanıraq” diye isimlendiriliyor. Şanıraq baba ocağı, aile anlamına geliyor Kazakçada. Burada aile anlamında olsa gerek. Çünkü, bir ailede olabilecek olaylar canlandırılıyor. Daha açık bir ifadeyle bir ailede beşikten, yani doğumdan ölüme kadar gelenekler müzik ve tiyatro ile resmediliyor.
İlk sahnede bir genç kadın doğum yaparak dünyaya bebek getirir. Tabii olay keçe yurtta geçtiği için doğum olayında kadın sancısını “kur” dediğimiz çadıra gerilen iplere asılarak hafifletmeye çalışıyor. Onun Kazaklarda “kurdas”, yani “kurdaş” diye aynı yaştakilere denir. Kur’u çok duymuştum. Ama burada ilk defa gördüm.
Çocuk doğunca kutlamalar yapılır. Buna “Şildehana” denir. Bu kutlamalarda iki gencin bir kıza aşık olurlar. Oyunun ilerleyen bölümlerinde kız bunlardan biriyle sözlenir. Ama kavga çıkar iki genç arasında sonra.
Neyse konuya devam edelim. Oyunda köyün saygılı kadınlarından birisi bebeğin göbeğini keser. Bir aksakallı yaşlı bebeğe isim verme merasimi yapılır. Daha sonra yaşlı nine beşiğe koyar.
Gençlerden biri kızı ister ve düğün hazırlıkları yapılır. Kızın obası kızın çeyizini hazırlar ve dünürler kızın başlığını getirerek büyük bir düğün gerçekleşir.
Düğün öncesi kız arkadaşlarına veda ederek türkü söyler bunu “sınsuv” denir. Bu canlandırıldıktan sonra gençler “jar-jar” şarkısı söylerler. Bu kıza teselli şarkısıdır. Evden ayrılıyorsun, ama üzülme babanın yerini tutacak kaynatan, ananın yerini tutacak kaynanan olacak gibisinden.
Sonra arkadaşları kızı gelin olarak uğurlarlar. Gelin, delikanlının köyüne gelir ve betaşar (yüz açma) töreni yapılır. Düğünden sonra onların enşilerini (miras payları) vererek ayrı eve çıkarırlar.
Babası ve annesi oğlunu evlendirerek sonbaharda yalnızlık duygusuyla derin bir düşünceye dalarken intikam duygusuyla öbür genç gelir damat tarafında kavga çıkartır. İki delikanlı kıyasıya dövüşmeye başlar ve kavganın arasında kalan genç gelin ölür.
İnsanlar büyük, bir hüzünle ağıt yakarak vefat eden gelini yer beşiğe (mezara) defnederler. Kavga edenler hatalarını anlarlar ama iş işten geçmiş. Gelin ölmüştür.
Oyunun senaristi Annas Bagdat ile bestecisi Bolatbek Nurkasımov’u kutluyorum. Programın sonunda Dr. Reşide Gencer’e oyunun Zeytinburnu organizasyonundaki emeklerinden dolayı kaftan giydirerek teşekkür ettiler.
Bu güzel müzikal etnografik oyunu kaçıranlar üzülmesin, yakında çektiğimiz videoyu istifadelerinize sunacağız.
Prof. Dr. Abdulvahap Kara