BÜYÜK TÜRK TARİHÇİSİ ZEKİ VELİDİ TOGAN ÖTÜKEN ÖZEL SAYISI

Ötüken dergisi 209. son sayısını Genel Türk Tarihinin kurucusu Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi Togan’a hasretti. Bu özel sayıda bizim de bir makalemiz yer aldı.

mostbet mostbet mostbet az mostbet mostbet mostbet

Türk düşünce hayatının en köklü dergilerinden Ötüken, yeni sayısını (Sayı 209) Türk tarihçiliğinin öncü ismi Zeki Velidi Togan’a ayırdı. Kapak konusu “Büyük Türk Müverrihi Zeki Velidi Togan” olan bu özel sayı, onun hayatını, fikirlerini ve Türk dünyasına katkılarını farklı yönleriyle ele alıyor.

📖 Özel sayıda, onun oğlu ve kızı Prof. Dr. Subidey Togan ve Prof. Dr. İsenbike Togan’ın yanı sıra, bizim “Zeki Velidi Togan’ın Kazakistan Yakın Tarihine Katkıları” başlıklı makalemiz de yer almaktadır.
Devamı…


AYDA KAZAK ARAYAN KAZAK ASTRONOT

Bundan birkaç ay önce Astana’da bir bilimsel toplantı için gittiğimde, toplantıdan artan zamanlarımda, oradaki akrabalarımı ziyaret ettim. Evlerine gittim.
Uzun süre görmediğim akrabalarımla sohbet ettik. Yemek yedik. Yemeğin sonunda büyüklerimin duasını aldım. Anamdan babamdan öyle öğrendim: Akrabalarla ilişkileri güçlü tutmak, büyüklerin hayır duasını almak.
Peygamberimizin de hadisi var: Ölen anana, babana sevgi ve saygını göstermek istiyorsan, onların hayattaki akraba ve dostlarını ara, hatırlarını sor. İslam dini sıla-ı rahim dediği akraba ilişkilerini teşvik etmektedir.
Türklerde dünyanın hiçbir milletinde olmayan akraba sevgisi ve güçlü ilişkileri vardır. Bu ilişkiler Türk dünyası içinde de Kazaklarda ileri derecededir. Bu yüzden Kazak dili akrabalık isimlerinde çok zengindir.
Kazaklardaki akraba sevgisini betimleyen bir fıkrayı Sovyet döneminde, 1980’lerde duymuştum ve hiç unutmadım. Sizlere de anlatayım.
Fıkra bu ya, Kazak, Rus ve Amerikalı üç astronot uzay gemisinde aya seyahat ediyormuş. İçlerinden biri demiş ki, yol uzun, vakit geçsin. Sohbet edelim. Aya niçin gidiyoruz, amacımız ne, herkes anlatsın.

UNESCO’DAN ANLAMLI KARAR: 15 ARALIK “DÜNYA TÜRK DİLİ AİLESİ GÜNÜ”

Niçin 15 Aralık Türki dili günü seçildi. Çünkü, 15 Aralık, insanlık tarihinin en önemli dil keşiflerinden birine sahne oldu. O gün ünlü Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen, Orhun Vadisi’nde bulunan ve yüzyıllar boyunca gizemini koruyan Orhun Yazıtları’nı ilk kez çözdü.

Thomsen’den önce yazıtları kimse okuyamamıştı. Dolayısıyla bu kitabelerin hangi halka ait olduğu bilinmiyordu; kimileri Moğol, kimileri Çin ya da Fin-Ugor kökenli olduğunu öne sürmüştü. Ancak Thomsen’in çözümüyle, bu yazıların Türk milletine ait olduğu kesinleşti ve böylece bu yazıtların Türk dilinin en eski yadigarlarından biri olduğu ortaya çıktı. Devamı…


ҚАЗАҚСТАН 2027 ЖЫЛҒЫ ТАЭКВОНДОДАН ӘЛЕМ ЧЕМПИОНАТЫН ӨТКІЗЕДІ!

Қазақстан 2027 жылы Түркістан (Орталық Азия) үшін алғаш рет таэквондодан әлем чемпионатын өткізеді.
Дүниежүзілік таэквондо федерациясының Қытайдың Уси қаласында өткен отырысында қабылданған бұл шешім Қазақстанның халықаралық спорт қауымдастығындағы беделінің артуын көрсетеді.
Чемпионат Астанада өтеді және 2028 жылғы Лос-Анджелес Олимпиада ойындары алдында Қазақстанның жекпе-жек спортындағы дамуын бейнелейді. Дүниежүзілік таэквондо федерациясының президенті доктор Чунгвон Чоу айтқандай, Қазақстан соңғы жылдары іс-шараларды ұйымдастырудағы жетістіктерімен үлгілі елге айналды.

Бұл маңызды жаңалық Қазақстандағы таэквондо қауымдастығы үшін мақтаныш қана емес, сонымен қатар қажырлы еңбек пен көрегендіктің жемісі. Өйткені бұл спорт түрінің негізін Қазақстанда бірнеше жыл бұрын марқұм 6-шы дан таэквондошы Мұстафа Өзтүрік қалаған.
Devamı…


KAZAKİSTAN 2027 DÜNYA TAEKWONDO ŞAMPİYONASI’NA EV SAHİPLİĞİ YAPACAK!

Kazakistan, 2027 yılında Dünya Taekwondo Şampiyonası’na ev sahipliği yaparak Türkistan’da (Orta Asya’da) bir ilki gerçekleştirecek.

Dünya Taekwondo Federasyonu’nun Çin’in Wuxi kentinde yaptığı toplantıda alınan bu karar, Kazakistan’ın uluslararası spor camiasındaki artan saygınlığının bir göstergesi oldu.
Şampiyona Astana’da düzenlenecek ve 2028 Los Angeles Olimpiyat Oyunları öncesinde, Kazakistan’ın dövüş sporları alanındaki gelişiminin sembolü olacak. Dünya Taekwondo Federasyonu Başkanı Dr. Chungwon Choue’nin de belirttiği gibi, Kazakistan son yıllarda düzenlediği organizasyonlardaki başarısıyla örnek bir ülke hâline geldi.

Bu büyük haber, Kazakistan’daki taekwondo camiası için sadece bir gurur değil, aynı zamanda bir emek ve vizyonun meyvesidir. Çünkü bu sporun temelleri Kazakistan’da bundan yıllar önce, 6. Dan taekwondocu merhum Mustafa Öztürk tarafından atılmıştı.

Devamı…


EĞER YAPAY ZEKA KAZAK GELİNİ OLSAYDI?!

Yapay Zekaya şöyle bir soru sordum:
– Yapay Zeka, sen bir Kazak gelini olsan, kayın pederin ve kardeşlerinin adları Kavunbey, Karpuzbey, Parabey, Uçakbey olsa, onların adını söylememek için hangi sıfatları kullanırdın?
Çok zekiymiş ne demek istediğimi anladı ve hemen şöyle cevap verdi:
– Sayın Profesör A. Kara, bu ne hoş ve eğlenceli bir soru! Ben bir Kazak gelini olsaydım ve kayınpederim ile kayın ağalarımın isimleri şöyle olsaydı:

Devamı…


MERHUM ENVER PAŞA HAKKINDA HATIRALARDA KALANLARDAN KESİTLER (1922 – 8. AĞUSTOS – 1932)

Merhum Enver Paşa’nın şehit düşmesinin üzerinden on yıl geçti. Onun sureti hafızamızda derin bir şekilde yer etmiş olup, vefatının bizleri ne denli derinden etkilediği öyle büyüktü ki, sanki aradan on yıl değil, sadece on ay, ya da on hafta geçmiş gibi hissediyoruz.

1921 sonbaharında Enver Paşa’nın aniden Buhara şehrinde ortaya çıkması, biz Türkistanlıların anavatanımızı düşman işgalinden kurtarma yolundaki mücadelemize yeni bir ivme kazandırdı. Bu gelişme, zafer umudunu yeşertti. Zengin askerî tecrübesi ve şahsi cesareti, ki bu nitelikler Türkistan isyancılarını etrafında toplayarak kendi liderliği etrafında birleştirmek için son derece gerekliydi ve Enver Paşa’nın kişiliğinde mevcut idi.

Eğer Enver Paşa, 1918–1919 yıllarında, bölgenin büyük bir kısmı henüz Sovyetler Birliği’ne katılmamışken, Sovyet egemenliğindeki yerlerde geniş çaplı isyanlar yaşandığı dönemde Türkistan’a gelmiş olsaydı, o zaman anavatanımızın kaderi belki de çok farklı şekilde şekillenebilirdi. 1918–1919 yıllarında uğradığımız yenilginin sebebi yalnızca Rus Bolşeviklerinin silahlı gücü değildir; aynı zamanda bizim yeterince örgütlü ve cesur olamayışımız ve millî mücadelemizi sistemli ve kararlı bir şekilde yürütemeyişimiz de bu yenilginin önemli nedenleri arasında yer almaktadır.

Devamı…


KAZAKLARDA AD SÖYLEMEME “AT TERGEV” GELENEĞİ

“At tergev” – Kazaklarda gelinlerin, kayın hısımları olan büyüklerine ve akrabalarına doğrudan isimleriyle hitap etmeyip, onlara özel lakaplar ya da dolaylı ifadelerle seslenmesi geleneğine verilen addır.

Bu gelenek, gelinin kayınpederine, kayınvalidesine ve tüm kayın akrabalarına duyduğu saygıyı yansıtır. Gelin, kayın akrabaları arasında yaş, cinsiyet ya da sosyal konum farkı gözetmeksizin, onların adlarını doğrudan anmaz; bunun yerine uygun, ahenkli ve yaratıcı lakaplar kullanır.

Bu yönüyle at tergev, gelinlerin sergilediği örnek bir davranış biçimidir. Mesela bazı yengelerim bana “törem”, kızkardeşime “sergim” diye lakap takmışlardı. Doğrudan ismimizle hitap etmezlerdi.

Kısacası, eskiden Kazak gelinleri, edep ve haya içinde çekinerek doğrudan ad söylemekten kaçınırdı. Bu davranışa “ad söylememe” yani at tergev denir. Tabii şimdi uygulayan pek kalmadı.

🔸 Ad Söylememe Geleneği Nasıl Uygulanır? 🔸

Devamı…


MASLOW’UN UZUN YILLAR YAYINLANMAYAN MAKALESİ NE HAKKINDAYDI?

Hepimizin yakından tanıdığı bir teori vardır: Abraham Maslow’un ünlü ihtiyaçlar hiyerarşisi. En alt basamakta fizyolojik ihtiyaçlar yer alır, ardından güvenlik, sevgi ve ait olma, saygı… En üstte ise uzun yıllar boyunca “kendini gerçekleştirme” (self-actualization) yer aldı.

Ancak pek bilinmeyen bir gerçek vardır: Maslow aslında bu piramidin zirvesini “kendini gerçekleştirme” olarak bırakmak istememiştir. Ona göre insan gelişiminin gerçek en üst noktası bundan daha derin bir şeydir. Gerçek zirve, “kendini aşmak” (self-transcendence) idi.

Devamı…


Kanije Savunmasında Tiryaki Hasan Paşa’nın Dehası

Kanije Savunması, 1593-1606 Osmanlı-Avusturya Savaşları sırasında en önemli olaylarından biridir. 1601 yılında, günümüz Macaristan sınırları içinde yer alan Kanije Kalesi’nin Osmanlı kuvvetleri tarafından, Tiryaki Hasan Paşa komutasında, büyük bir Avusturya (Habsburg) ordusuna karşı başarıyla savunulmasıdır. Bu savunma, Osmanlı askeri tarihinde bir destan olarak kabul edilir.

Savunma Öncesi Durum

1600 yılında Osmanlı ordusu, Sadrazam Damat İbrahim Paşa komutasında Kanije Kalesi’ni ele geçirmişti. Kalenin stratejik önemi nedeniyle, komutanlığına tecrübeli ve zeki bir devlet adamı olan Tiryaki Hasan Paşa getirildi. Kalede yaklaşık 9.000 kişilik bir askeri kuvvet ile yeterli miktarda cephane ve erzak bırakıldıktan sonra Osmanlı ordusu bölgeden çekildi. Bu durumu fırsat bilen Avusturya Arşidükü II. Ferdinand komutasındaki yaklaşık 90.000-100.000 kişilik büyük bir Haçlı ordusu (Avusturyalılar, İtalyanlar, İspanyollar, Maltalılar ve Papalık askerleri), 9 Eylül 1601’de Kanije Kalesi’ni kuşattı.

Devamı…